Boyun omurları çok hareketli bir yapıya sahip olduğu için boyun ağrısı sık karşılaşılan bir yakınmadır. Yapılan araştırmalarda erişkin yaş grubunda insanların yarısının yaşamlarında en az bir kez boyun ağrısı atağı geçirdiği bildirilmektedir. Her boyun ağrısı boyun fıtığına bağlı değildir. Boyun ağrıları başlıca mekanik nedenler ve omurga hastalıklarına bağlı ortaya çıkar.
Aslında en sık görülen boyun ağrısı tipidir mekanik boyun ağrısı.Çoğunlukla boyunu etkileyen küçük travmalar veya boyun kaslarını ve bağ dokusunu etkileyen küçük zedelenmeler nedeni ile olur. Kötü postür, bu tip ağrının en önemli nedenidir.
Özellikle gün boyu masa başında öne eğik pozisyonda çalışan kişilerde sık rastlanan bir yakınma olmasına rağmen, genellikle ağrının gerçek nedeni ve yeri bulunamaz.
Mekanik boyun ağrısı başa, omuzlara ve kollara yayılabilir. Bu ağrı 2-3 gün içerisinde giderek azalır ve 1-2 hafta içerisinde kaybolur. Bazen ağrı uzun dönemde kronikleşebilir ve zaman zaman akut ataklar halinde şiddetlenebilir. Ağrının kola ve ele yayılması veya uyuşukluk hissinin varlığı, sinir kökü basısının, yani boyun fıtığının belirtisi olabilir.
Mekanik boyun ağrısının tedavisinde amaç, boyun hareketlerini mümkün olduğu kadar kısa sürede normale getirmektir. Başlangıçta boyun hareketleri ağrılı olduğu için kişi boynunu hareketsiz tutmak ister. Ancak boyun kaslarının kasılmasına bağlı sertleşmenin oluşmasını önlemek amacıyla, ağrının izin verdiği ölçüde, derecesini sürekli artırarak doğal hareketler yapmak gerekir. Bu süre içerisinde ağrının şiddetini azaltmak için de, ağrı kesici- kas gevşetici ilaçlar öneriyoruz. Boyun hareketlerinin en kısa sürede normale dönmesi, ağrının kronikleşmesini engelleyecektir.
Omurga hastalıklarına bağlı boyun ağrıları, mekanik boyun ağrısına göre daha az sıklıkla görülür. Bu tip ağrısı olan hastalarda karşılaştığımız belli başlı nedenler şunlardır:
- Boyun fıtığı
- Boyun omurlarında dejenerasyon / yıpranma
- Boyun omurga kanalında daralmaya bağlı omurilik tutulumu
Daha iyi anlaşılabilmesi için,boyun bölgesinin anatomisini ve boyun fıtığının ne olduğunu kısaca anlatmak gerekir..
Boynumuz, başın ağırlığını taşıyabilecek ve başımızı her yöne çevirmemizi sağlayacak hareket yeteneğine ve yapıya sahiptir. Bu hareketleri, vertebralar (omurlar) arasında bulunan diskler ve eklemler aracılığı ile sağlar. Boyun omurları içerisinden omurilik geçer. Omurlar arasında bulunan deliklerden ise kol kaslarının hareketini ve kolların duyusunu sağlayan sinirler çıkar.
Boyun bölgesinde 7 adet omur bulunur. İkinci ve üçüncü omur düzeyinden başlayarak, tüm omurlar arasında disk adı verilen kıkırdak doku bulunur. İki omur arasında bulunan disk materyali, dışta göreceli olarak daha sert bir kılıftan, iç kısımda ise jel kıvamında bir yumuşak dokudan oluşur. Dış kılıfın zayıflaması veya yırtılması ile, iç kısım dışarıya doğru kayar ve sinirlere baskı yapmaya başlar.
Dış tabakadaki zayıflama veya yırtılma, daha çok boyun ağrısına yol açarken; iç tabakanın dışarıya doğru yer değiştirmesi olarak da tanımlayabileceğimiz boyun fıtığı, sinir kökü üzerine baskı yaptığı için özellikle omuza ve kola vuran ağrıya yol açar. Kol ağrısı, sinir köklerine bası söz konusu olduğundan çoğunlukla boyun ağrısından daha şiddetlidir. Sinir köklerine olan basının şiddetiyle ilişkili olarak, kol ve el kaslarında güçsüzlük ve/veya uyuşukluk oluşabilir.
Daha öncede belirttiğim gibi, sinir kökü üzerindeki basıya bağlı olarak kola vuran şiddetli ağrı boyun Fıtığının en önemli belirtisidir. İlk hafta şiddetli olan ağrı 2-3 hafta içerisinde azalarak ortadan kaybolur. Bu süre içerisinde ağrının şiddetini azaltmak için ağrı kesici- kas gevşetici ilaçlar önerilir. Bazı hastalar Fizik Tedaviden de ciddi yararlar sağlayabilirler. Boyunluk yani boyun korsesi doktor önerisi ile kullanılabilir.
Hastaların bir grubunda ağrı, her şeye rağmen devam edebilir. Kronikleşen uzun süreli ağrılarda veya çok şiddetli, ağrı kesicilerin kullanılmasına rağmen dayanılmaz ağrılarda cerrahi girişim düşünülebilir.
Bazı hastalarda sinir kökü üzerindeki basıya bağlı kuvvet kaybı gelişir. Kuvvet kaybının gelişmesi, sinir üzerindeki basının yok edilmesini, yani ameliyatı gerektirir.
Ağrının kendiliğinden iyileşmesi, hastalığın ortadan kalktığı anlamına gelmez. Hastanın tekrar aynı ağrı atağına yakalanmaması için, boynunu koruması ve boyun kaslarını güçlendirmek için önereceğimiz egzersizleri yapması gereklidir.
Özetlemek gerekirse Boyun Fıtığı olan hastalarda 3 çeşit tedavi uyguluyoruz; ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi. İlaç ve Fizik tedavi ile, hastaların yaklaşık % 85’ i rahatlar, bulguları düzelir ve ameliyata gerek kalmaz. İlaç ve fizik tedaviye rağmen ağrıları geçmeyen, özellikle de kolda güçsüzlüğü olan hastaların mutlak surette ameliyat olmaları gereklidir. Çünkü daha sonra gelişecek kayıpların geri dönüşü imkansız hale gelebilecektir.
Günümüzde boyun fıtığı ameliyatlarında, deneyimli ellerde, gelişen yeni teknikler ve mikroskop yardımıyla, son derece yüzgüldürücü sonuçlar alınmaktadır.
Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusu üzerindeki basıyı ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla uygulanan ameliyat “Servikal Mikrodiskektomi” dir. Boynun ön tarafından yaklaşık 2-2,5 cm.lik bir cilt kesisi yapılarak, omurgalar arasındaki basıya yol açan kıkırdak doku alınır. Böylece, hastanın ağrısı yok olur, uyuşma-kuvvetsizlik gibi şikayetler hemen ortadan kalkar.
Yaklaşık 30-40 dk süren bu ameliyat sonrasında hasta uyandığında, kol ağrısının dramatik olarak yok olduğunu fark eder. Birkaç saat içinde yürümeye başlayabilir ve aynı akşam ya da ertesi sabah taburcu olabilir. Yaklaşık 1 hafta sonra da işine geri dönebilir.
Genç hastalarda son yıllarda çıkartılan disk materyali yerine yerleştirdiğimiz hareketli servikal disk protezleri ile, daha sonraki yıllarda komşu seviyelerde yeni fıtık oluşumu ve boyun hareketlerinde kısıtlılık gelişmesi de önlenmektedir.
Doç. Dr. Volkan Aydın
16.12.2010 - 3706
|