Eşinin Beklentisini Karşılamak?
Eşinizin kalbini açan bir anahtar mutlaka vardır.
Eşinizle Aranızda Uçurumlar mı Var? Birçok Yolu Deniyor Ama Onun Dünyasına Giremiyor musunuz?
Belki de yanlış yol deniyorsunuz. İnsan, yüz kapılı saraya benzer. Yüz kapıdan birini mutlaka açabilirsiniz.
Her ailede problem olur. Problemsiz bir dünya olmadığı gibi problemsiz evlilik de düşünülemez. Çünkü iki farklı insanın tek bir insan gibi düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi imkânsızdır. Fakat birbirini seven akıllı eşler, aralarındaki ufak tefek anlaşmazlıkları kolayca aşar. Bazıları ise kaderine küser, problemleri çözmeye yanaşmaz. O zaman da aralarındaki çatlak büyüdükçe büyür ve bir uçurum oluşur. Uçurumu aşıp bir araya gelemezler.
Peki, siz de onlardan biri misiniz? Eşinizle aranızda uçurumlar mı var? Ya da size mi öyle geliyor? "Birçok yolu deniyorum ama aradaki bu çatlağı kapatıp, uçurumu atlayarak onun dünyasına giremiyorum " mu diyorsunuz?
Acaba Hiç Düşündünüz mü Belki de Yanlış Yol Deniyor, Ters İstikamete Doğru Yürüyorsunuz?
Çünkü, insan yüz kapılı bir saraya benzer.
Yüz Kapıdan Birini Mutlaka Açabilirsiniz. Bunun İçin Ne Yapmak Gerek?
Önce o sarayın kapılarını tanımaya çalışın. Hangi anahtarla açılabileceğini öğrenin. Eğer kapı çelikse yüz çeşit normal anahtar deneseniz de o kapılardan hiçbirini açamazsınız. Eşinizin de mutlaka kalbini açan bir anahtar vardır. Acaba siz o anahtarı mı bilmiyorsunuz? Ya da bunun için çaba mı sarf etmiyorsunuz? Sadece sarayın önünde durup, "açıl susam açıl " tekerlemesini mi tekrarlıyorsunuz? Şayet öyle yapıyorsanız boşuna beklersiniz. Çünkü bu tekerlemelerle kapılar ancak masallarda açılır.
Yapmış olduğum araştırmalarda ve danışmanlığını yaptığım eşlerde; yıllarca bir arada yaşayan eşlerin birbirlerini tanımadıkları tespit ettim. Daha doğrusu, sevgi dillerini öğrenmek bir yabancı dil öğrenmek gibi onlara zor geliyor. Herkes kendi bildiği dili konuşup, sonra da "eşim beni anlamıyor " diye şikâyette bulunuyor.
Eşler genellikle kendi istediklerini karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorlar. Âşık olup evlenen ve birbirini mutlu etmek isteyen fil ile timsahın masalında olduğu gibi. Timsah, sevgisini göstermek için file balık tutup vermiş, fil de en güzel otları timsaha getirmiş. Ne timsah otu yemiş ne de fil balıkları. Timsah, su altındaki en taze otları file, fil de hortumuyla denizin dibinden tuttuğu taze balıkları timsaha hediye edince ikisi de mutlu olmuş.
Eşinin beklentisini karşılamak yerine kendi isteğine göre davrananlar Matematik öğretmeninin sorusuna şiir yazarak cevap veren öğrencinin durumuna düşüyor. Başarı ve mutluluk istiyorsak öğretmenin sorusuna kendi bildiğimizi değil; öğretmenin istediği cevabı verelim.
Sonuç olarak daha fazla bilgi, uygulama ve doğru çözüm için mutlaka bir pedagog, psikologtan veya uzmandan destek alınız.
Eşlerin Birbirine Çok Bağımlı Olduğu Ailelerde Yaşanabilecek Muhtemel Sorunlar?
Eşiniz olmadan bir adım atamıyor, her işiniz için onun yardımına mı ihtiyaç duyuyorsunuz? Eşinizi hayatınızın koltuk değneği gibi kullanmak yerine ayaklarınızla yürümeyi öğrenin. Eşinize bağlanın, ama eşinizin sizi sırtında taşımasını istemeyin.
Eşini kaybeden kadın, hıçkırıklar arasında: "Ben onsuz nasıl yaşar, nasıl ayakta kalabilirim? O benim tutan elim, gören gözümdü. Çarşıya gider, alışverişi yapar, faturaları öderdi. Sabah kahvaltıyı bile hazırlayıp bizi kaldırırdı. Yalnız eşim değil, dayanağımdı. Şimdi koca dünyada tek başıma kaldım. " diyorsa eşine bağlılıktan çok bağımlı hale gelmiş demektir.
Genelde eşler, evlenir evlenmez birbirlerini sahiplenir. Erkek, kadına baston gibi dayanır. Kadınsa sarmaşık ağacı gibi erkeğe tutunur.
Baston kırıldığı, sarmaşığın ağacı yıkıldığı anda ise okyanus ortasında gemisi batmış gibi çaresiz kalırlar.
Bilhassa kendine özgüveni olmayan ve şahsiyeti tam oturmamış kadınlar, eşlerine bağımlılık hisseder. Onlarsız bir adım atamaz. Küçük bir çocuğun annesine sığındığı gibi eşlerine sığınır. Her şeyi onunla yapmaya çalışır. Kimileri ise sorumlulukları eşin üzerine yıkarak rahata kaçar. En küçük bir problemde bile Alo imdat! " çağrısında bulunur.
Oysa kişi eşine bağlı olmalı ama bağımlı olmamalıdır. Kendi şahsiyetini yok ederek, eşinin gölgesinde yaşayan bir kadın, zamanla eşini bıktırıp, "hiçbir şeyi bensiz yapamayacak mısın? " diye isyan ettirebilir. Böyle bir kadından bıkarak kişilikli ve ayakta durmasını bilen birisinin arayışına bile girebilir.
Eşler çınar ağacı gibi olmalıdır. Çünkü çınar ağacı, asırlarca ayakta kaldığı gibi gölgesine sığınanları da korur. Sarmaşık gibi olursa hep birilerine dayanır. Üstelik çiçeği sabah açar ama akşam solar.
Anne-babalar, çocuklarına, birine dayanmadan çınar ağacı gibi kalmayı öğretmelidir. Fakat bazı anne-babalar, ayakta durmayı aile bağlarını koparmak için araç yapıyorlar.
Tabii, "Ekonomik özgürlüğüm var, öyleyse bu adamın kahrını neden çekeyim " ya da "Olmuyor bu kadınla! " düşüncesiyle ayrılanların sayısı da hayli artıyor.
Hâlbuki bu düşünce bizim toplumumuzun değer yargısı değildir. Bizim değer yargımız; "nereden koparsa kopsun değil, nereden kopacaksa oraya düğüm atılmalı " denilmelidir. Aile bütünlüğüne zarar veren mikroplar temizlenmelidir. Kendine güven duygusu diğer eşin yükünü hafifleterek aile mutluluğunu pekiştirmeli, aileyi dağıtma yolunda istismar edilmemelidir.
Sonuç olarak bir babanın çocuklarına verdiği şu öğüt çok önemlidir: "Hayatta kendinizi Robinson Crusoe gibi bir adaya düşmüş kabul edin. O, o adada tek başına hayatını nasıl yürüttüyse siz de öyle yürütün.
Yalnız "Ben güçlüyüm, kimseye ihtiyacım yok " diyerek canınız sıkıldığında eşinize bir tekme savurmayın. Eşinize sevgi, şefkat, merhamet, özveri ile bağlanarak ona iyi bir eş, yakın bir arkadaş olun.
Kısacası eşinizi koltuk değneği gibi kullanarak yürümek yerine kendi ayaklarınızla yürümeyi öğrenin. Eşinizi sevin! Hem de çok sevin ve gözünüz ondan başkasını görmeyecek şekilde ona bağlanın! Mutluluğa doğru yan yana, el ele tutuşarak ilerleyin. Ama asla sizi sırtında sürekli taşımasını istemeyin. Çünkü o da insandır. Gün gelip yorularak sizi sırtında taşımaktan yorulabilir.
Sonuç olarak daha fazla bilgi, uygulama ve doğru çözüm için mutlaka bir pedagog, psikolog, aile terapisti veya bir uzmandan destek alınız.
Bir bilene sorun!!!
10.6.2009 - 856
|