Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Dr. Tahir Haytoğlu diyabetin tanısını erken koymanın ve tedavisine erken başlamanın daha sonra gelişecek sağlık problemlerini önleyebileceğini söylüyor.
Diyabet, müdahale edilmediği takdirde vücudun hemen hemen bütün organlarını etkileyebilmektedir. Kontrol altında tutulamayan diyabet; körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde tahribata yol açmaktadır. Gebelik sürecinde kontrol altına alınamayan diyabet ise doğumsal bozuklukların görülme riskini artırmaktadır.
Diyabeti düşündürecek olan başlıca şikâyetler;
• Tuvalete sık çıkma
• Ağız kuruluğu
• Hızlı kilo kaybetme
• Halsizlik ve çabuk yorulma
Diyabet için risk faktörleri;
• 45 yaşının üstünde olmak
• Fazla kilolu olmak
• Diyabeti olan yakın bir aile ferdinin olması (anne, baba veya kardeşler gibi)
• Daha önceki hamilelik esnasında diyabet gelişmiş olması
Tip 1 Diyabet
Bu tipte diyabeti olan kişiler, her gün insülin almak zorundadır. Bu tip diyabet eskiden "Juvenil Diyabet " veya "İnsüline Bağımlı Diabetes Mellitus " olarak adlandırılırdı.
Tip 2 Diyabet
Bu tip diyabet, sık aralıklarla besin alımı ve düzenli egzersizler ile kontrol altına alınabilmektedir. Bazı kişilerin, aynı zamanda, diyabet hapları veya insülin kullanmaları gerekebilir. Bu tip diyabet eskiden "Erişkin Çağı Diyabeti " veya "İnsüline Bağımlı Olmayan Diabetes Mellitus " olarak adlandırılırdı.
Diyabet tedavisinde amaç; hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamanın ötesinde, diyabet nedeniyle gelişebilen kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, göz problemleri, sinir hasarı ve iyileşmeyen yaralar gibi komplikasyonların önlenmesidir.
Diyabet tedavisi, bir takım işidir. Merkezde hasta olmak üzere bu takımda; hastaya yardımcı olacak diyabet uzmanı endokrinolog, diyabet hemşiresi ve diyetisyen olmalıdır. Gerektiğinde hastaların göz, kalp, böbrek veya ayak problemleri için ilgili bölümlerle koordineli çalışmaya gidilmelidir.
Diyabet tedavisinin bir numaralı amacı; yüksek kan şekeri seviyelerini kontrol altına almaktır. Bunu sağlayacak çeşitli yöntemler vardır.
• Sağlıklı besinler yemek
• Düzenli egzersiz yapmak
• Gerekli olması halinde ağızdan ilaçlar veya insülin kullanmak
• Kan şekeri ölçümleri yapmak
Son birkaç yıldır diyabet üzerinde yeni ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Yeni mekanizmalar üzerinden uygulanabilen bu ilaçların yakın zamanda Türkiye’ye gelmesi beklenmektedir.
Şu anda kullanılan ilaçların her biri, diyabeti kontrol altında tutmak için bir araç görevi üstelenmiştir. Bu ilaçlar gruplandırılarak, farklı mekanizmalar ile etki göstermektedir.
Ağızdan alınıp, farklı mekanizmalar ile etki gösterebilecek ilaçlar;
1. grup; insülin salgılanmasını artırmakta
2. grup; karaciğerde insüline hassasiyeti artırmakta
3. grup; kas hücrelerinin insüline hassasiyetini artırmakta
4. grup; yiyeceklerdeki karbonhidratların emilmesini yavaşlatarak, vücuda zaman kazandırmaktadır.
Yeni çıkan bir başka grup ilaç da insülinin salgılanmasına yardımcı olan hormonların kandaki seviyesini artırarak, etki göstermektedir.
Diyabet hastalığı özellikle de Tip 2 diyabet, farklı evreleri olan bir hastalıktır. İlk dönemlerinde hasta diyabeti hiç ilaç kullanmadan, yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlıklı beslenme ile kontrol altında tutabilirken; zaman içerisinde bu yeterli olmayıp, hastanın ağızdan alınan bir ilaç kullanması gerekebilir. Tek ilaç ile diyabetin bir süre daha kontrol altında tutulması mümkün olabilir, bunun da bir süre sonra yetersiz kalması durumunda ikinci hatta üçüncü ilaç eklemesi gerekebilir.
Kompleks bir hastalık olan diyabetin kontrol altında olması demek, sadece şeker kontrolünün sağlanması demek değildir. Kan yağlarının (lipidler, yani kolesterol ve trigliseritlerin) ve tansiyonun da kontrol altında tutulması gerekir. Bu da kişinin, şeker kontrolü için gerekli ilaçlarının yanında düzenli olarak tansiyon ilaçları ve bazen de kolesterol ilaçları kullanmasını gerektirebilir.
Kişi bir anda kendini 4-5 ilaç alırken bulabilir. Bu nedenle diyabet hastalarının düzenli olarak doktorları ile ilaç kullanımı konusunu gözden geçirmeleri, aldıkları bütün ilaçları doktorlarına söylemeleri ve gerekli laboratuvar takiplerini düzenli aralıklarla yaptırmaları gerekmektedir.
Diyabet hastaları, kronik olarak kullandıkları ilaçlarının yanında; soğuk algınlığı veya başka bir nedenle kısa süreli farklı ilaçlar da kullanmak durumunda kalabilir. Bu gibi durumlarda hastalar, kısa süreli ilaçların, düzenli kullandıkları ilaçlarla etkileşip etkileşmediğini doktorlarına sormalıdır.
Cildimiz, vücudumuzu çevresel faktörlere ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir organımızdır. Diyabet kontrolünün iyi olmadığı durumlarda, ciltte daha sık enfeksiyon görülmektedir. Özellikle cildimizin hassas bölgelerinde (kıvrım yerleri, nemli kalan, iyi havalanamayan bölgeler) enfeksiyon riski artmaktadır. Ayak parmak araları, kasık bölgesi, koltuk altları ve özellikle kadınlarda meme altında kalan bölge, mantar ve deri enfeksiyonları için en zayıf yerler arasındadır.
Bu bölgelerin temiz ve kuru tutulması, her gün düzenli olarak renk değişikliği olup olmadığının kontrol edilmesi; olası bir enfeksiyon sorununa karşı erken müdahale ile önlem alınmasını sağlayacağından, ileride oluşabilecek harabiyeti engelleyecektir. Herkesin uyguladığı genel hijyen kurallarına diyabet hastalarının da uyması gerekmektedir. Düzenli olarak banyo yapılmalı, banyo sonrasında tüm vücut iyice kurulanmalı; eğer ciltte kuruluk oluşuyorsa, nemlendirici kremler kullanılmalıdır.
Amerikan Hastanesi
Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü
Dr. Tahir Haytoğlu
10.11.2010 - 2952
|