Aşının amacı, kişileri bağışık hale getirerek hastalıklardan korumaktır.
Aşılamada, bağışıklık sisteminin uyarılması amacı ile mikroorganizmanın tümü veya bazı kısımları vücuda verilir. Vücudumuzda bu etkenlere karşı hafıza hücreleri oluşturulur. Aşılar ile bağışıklık sağlamış bir kişi yıllar sonra bile o bakteri veya virüsle karşılaştığında vücudunda antikor denilen hücreler oluştuğunu ve mikroorganizmaların hastalık yapmasına fırsat vermeden imha edildiğinisöyleyen Uzm. Dr. Mehmet Demirdöven açıklamalarına şöyle devam etti:
"Aşıların yaygın olarak kullanılması sonrasında difteri, tetanos, sarıhumma, haemophilus İnfluenza, tip B'nin neden olduğu hastalıklar, çocuk felci, kızamık, kabakulak ve kızamıkçık en azından dünyanın belli bölgelerinde kontrol altına alınmıştır. Çiçek hastalığı tüm dünyada yok edilmiştir. Enfeksiyon hastalıkları ile mücadelede aşıların en etkili koruma yöntemi olduğu inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Genişletilmiş aşılama programları sayesinde difteri, boğmaca, kızamık, çocuk felci, tetanos ve tüberküloz aşılarının yaygın kullanımı milyonlarca ölümü engellemiştir. Günümüzde ekonomik olanaksızlıklar nedeniyle aşı ile korunulabilecek hastalıklardan ölen çocukların sayısı yılda 2,5 milyonu bulmaktadır. "
Aşılarla elde edilen önemli faydalara rağmen uzun yıllardan beri bazı çevreler aşı kavramına kuşku ile yaklaşmakta ve aşı karşıtı kampanyalar yapmaktadırlar. İlk aşı karşıtlığı 1850'li yıllarda İngiltere'de çiçek aşısı uygulamaları sırasında gündeme gelmiştir. Bir din bilgini olan E.Massey, hastalıkların Tanrı tarafından bir ceza olarak insanlara gönderildiğini, bu nedenle hastalıkları önlemeye çalışmanın, Tanrıya karşı gelmekle eş anlamlı olduğunu ileri sürmüştür. Günümüzde aşı karşıtı gruplar internet aracılığı ile tüm dünyayı etkilemeyi sürdürmektedirler.
AŞILARIN ZARARLI OLDUĞUNA DAİR BİLİMSEL BİR KANIT YOK
Hepatit B aşısının ve KKK (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşısının, Multiple Skleroz (MS) isimli hastalığın artması ile ilişkili olarak suçlandığını belirten Demirdöven: "Ancak yapılan bilimsel araştırmalarda bu yönde bir kanıt elde edilememiştir. KKK aşısı, bir kan hastalığı olan idiopatik trombositopeniye yol açmakla suçlanmış, ancak aşılananlardan daha çok, aşı yapılmayıp hastalığı geçiren kişilerde daha sık rastlandığı tespit edilmiştir. KKK aşısının otizme yol açtığı iddiasıyla Lancet isimli önemli bir tıp dergisinde yayın yapılmış, sonrasında aileler çocuklarına aşı yaptırmamış ve yüzlerce çocuk kızamık nedeniyle kaybedilmiştir. Daha sonra bu yayının bilimsel bir temele oturmadığı anlaşılmış ve geri çekilmiştir. Aşı ile ilgili hastalıkların gelişiminde en çok suçlanan madde bir civa türevi olan tiomersaldir.
Otizme, hiperaktivite sorununa ve lösemiye yol açtığı ileri sürülmüştür. Tiomersal vücutta hızla atılan etil merküre dönüşmektedir. Vücudumuz için zararlı olan etil merkür değil metil merkür isimli maddedir. Yapılan araştırmalarda tiomersalin vücutta birikmediği gösterilmiştir. Ayrıca tiomersal 10 dozluk aşı flakonlarında koruyucu olarak kullanılıyordu. Ancak günümüzde tek dozluk kişiye özel aşı flakonları kullanıldığı için bunların içinde tiomersal yoktur. Aşıların içinde kullanılan alüminyum ve skualen isimli maddelerin hastalıklara yol açtığı iddiası bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Sonuç olarak çocuklarımıza aşıları güvenle yaptırabiliriz. " dedi.
29.7.2019 - 40502
|