Depresyon riskinin en düşük olduğu grup evli erkekler. İkinci sırada evli kadınlar geliyor. Bir başka deyişle, evlilik depresyona karşı koruyucu bir rol oynuyor. En riskli grup ise ayrılmış ya da boşanmış kadınlar.
Yapılan araştırmalar; sosyal yaşantı, stres, ekonomik durum, beklentiler, umutsuzluk duygusu gibi faktörlerin kişiyi depresyona sürükleyen önemli etkenler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kendi mutsuz hissediyorsan, olaylar karşısında hep kendini suçluyorsan, bu hayatın yaşamaya değer olmadığını düşünüyorsan senin gibi düşünen milyonlarca insan olduğunu da bilmelisin. Bunu bilmek depresyonu kolaylıkla atlatabilmeni sağlamayabilir sorunun senden değil, zihnindeki düşüncelerden kaynaklandığını anlamanda yardımcı olur. Bu duygular depresyonun bir parçasıdır ve zihindeki düşünceler değişmedikçe, içinde bulunulan durumda değişmeyecektir. Depresyonla başa çıkabilmek en çok kişinin kendisine bağlıdır.
Daha önceleri severek ve kendi isteğimizle yaptığımız aktiviteleri çeşitli çevresel, hormonal ve genetik bozukluklardan dolayı yapmak istemediğimiz, zevk almadığımız çökkünlük haline depresyon denir.
Toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Herkes hayatının bazı döneminde bu durumla karşılaşabilir. Bu durumda kişi kendini üzgün ve endişe içinde hisseder. Herşeyi olumsuz şekliyle düşünür, bütün olayları olumsuz tarafıyla görmeye başlar ve geçmişte yaptıklarından kendini sorumlu tutar. Kendisi düşünmek istemese de bu duruma hakim olamaz. Geleceği düşündüğünde umutsuz ve karamsardır. Kendini çaresiz hisseder ve hayatın anlamsız olduğunu düşünür. Bu bakış açısıyla kişinin sosyal ilişkileri bozulup, performansı düşebilir. Fakat her çökkünlük hali depresyon değildir. Depresyon diyebilmek için belirtilerin her gün ya da son iki haftadır devam etmesi gerekir.
Kendinizi karanlıga girmiş gibi hissediyorsanız, içinden hiç bir şey yapmak gelmiyor akıp giden zamanın dışında kalmış, birisiyle konuşurken dikkatini konuşulan konuya veremiyorsanız Son günlerde olur olmaz şeyler için ağlamaya başlamışsanız . İçinde hiç geçmeyen bir mahsunluk, bir terkedilmişlik duygusu var ve geçmişini gözden geçirdiğinizde pişmanlık duyuyor, gelecek için umut beslemiyorsanız . Bu uzun süredir devam ediyorsa depresyondasınız.
Herkesin depresyonu aynı özellikleri göstermiyor. Kimin karamsarlık ve umutsuzluk, kimindeyse genel bir ilgisizlik ve yaşamdan zevk alamama ön plana geçiyor. Bazıları uykusuzluk ve iştahsızlıktan yakınırken, bazen tam tersine aşırı bir uyku ve tıkınırcasına yemek yeme davranışı görülüyor.
Ağır Hastalıklar Depresyon Sebebi
Ayrıca, depresyon ilaçlara ya da bedensel hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Tansiyon ilaçları, tüberküloz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ve steroidler söz konusu ilaçlar arasında sayılabilir. Beyin kanamaları ve beyindeki damar tıkanıklıklarından sonra da sıklıkla depresyon ortaya çıkıyor. Depresyona yol açabilen diğer hastalıklar kanser, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, ağır kansızlık ve tiroid bezi hastalıkları. Böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize giren hastalarda da depresyon sıklıkla görülüyor.
Depresyon toplumda en sık rastlanan ruhsal bozukluk. Her on erkekten birisi ve her beş kadından birisi yaşamı boyunca bir kez depresyon geçiriyor. Bu yüksek oranlar nedeniyle, depresyon psikiyatrinin soğuk algınlığı olarak biliniyor. Son yirmibeş yılda toplumda depresyon görülme sıklığının on ile yirmi kat arasında arttığı bildiriliyor. Depresyon özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. Bu nedenle, bazı araştırmacılar, dünyanın melankoli çağına girmekte olduğunu ileri sürüyorlar.
Psikoterapi, depresyon hastalığında tercih edilen bir yöntem. Hastalığın şiddetli döneminde ilaç tedavisi mutlaka gerekli hale geliyor. Ancak, ilaçlarla belirli bir yatışma sağlandıktan sonra tedaviye terapi ile birlikte devam etmek kişinin kendisini ve depresyona zemin hazırlayan kişilik özelliklerini daha iyi tanıması yönünden önem taşıyor.
Psikolog: Semra Kartal
5.3.2015 1 - 16907
|