“İnsanlar için 2.5 milyon yıl önce “Taş Devri Diyeti” vardı. Asıl felaket yerleşik yaşama geçtikleri ve rafine şeker ile tanışmaları ile gerçekleşti.”
“Erken yaşta Alzheimer, erken menopoz, erkeklerde cinsel fonksiyon bozuklukları, polikistik over sendromu, katarakt, psikolojik davranış bozuklukları ve kanser gibi hastalıklar kolesterol ve protein eksikliğinden kaynaklanmaktadır.”
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, kalp ve damar sağlığını bozun en büyük tehlikenin sanıldığı gibi kolesterol değil, insülin olduğunu söyledi.
Protein ve kolesterolün vücut için çok önemli bir yapıtaşı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sönmez, 2.5 milyon yıl önce “Taş Devri Diyeti” ile insanların sağlıklı bir yaşam sürerken, çok önemli hastalıkların temelinin, rafine şeker ile tanıştıkları 200 yıl öncesinde atıldığını anlattı.
Kolesterol, vücudun en önemli yapı taşıdır. Vücutta yeteri kadar protein tüketimi olmazsa; hormonlar, sinir sistemi ve hücre yenilenmesini sağlayan mekanizmalar olumsuz etkilenir. Erken yaşta Alzheimer, erken menopoz, erkeklerde cinsel fonksiyon bozuklukları, polikistik over sendromu, katarakt, psikolojik davranış bozuklukları ve kanser gibi hastalıklar vücuttaki kolesterol ve protein eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Bir insanın vücudunda günlük olarak üretilen kolesterol miktarı 5 gramdır. Dışarıdan ne kadar kolesterol alınırsa alınsın, vücut onu hissederek kendi yaptığı kolesterolden düşer. Bu nedenle, “Kolesterol ne kadar düşükse o kadar iyidir” düşüncesi yanlıştır. Kolesterol için limitler vardır ve bunların altına inmek vücut sağlığı için tehlikelidir. Kötü huylu kolesterol olan LDL 100’ün altında, total kolesterol 200 civarında ve iyi huylu kolesterol olan HDL’nin mümkün olduğu kadar yüksek olması gerekir. HDL 55-60 olursa vücut için mükemmeldir.
Karbonhidratlar vücuda girdiği anda insülin salgılanmasına neden olur ve direkt olarak depoya gider. Bu nedenle; beyaz un, beyaz ekmek, beyaz pirinç ve şeker vücutta insülin açısından tehlikelidir. Yani bir yiyecek vücutta ne kadar insülin salgılatıyorsa vücut sağlığı için o kadar zararlıdır. Koroner bypass yapılan hastaların % 60’ının kolesterolleri ve kan yağlarının normal değerlerde olduğu bilinen bir gerçektir. Buradan çıkan sonuç; “Damar sertliğinin arkasındaki asıl büyü insülindir.”
Protein ve kolesterolden zengin beslenme diyeti olan “Taş Devri Diyeti” ile ilgili 1930 yılından bu yana yapılan çalışmalar mevcuttur. Prof. Dr. Weston Price adında Amerikalı bir doktorun başlattığı çalışma, Türkiye’de son 10 yıldır bazı bilim adamları tarafından gündemde tutulmaya çalışılıyor. Taş Devri Diyeti; iyi huylu kolesterolün yükselmesine yardımcı olan, protein ve kolesterol içerikli besinlerin doğru bir şekilde tüketildiği bir beslenme şeklidir.
Canlılar, 2.5 yıldır normal insan düzeyinde beslenmektedir. İnsanlar 2.5 milyon yıl önce avcılık ile hayatlarını sürdürüyor ve av hayvanlarının etleri ile besleniyorlardı. Hayvanların her bölgelerini yiyor, beraberinde meyve toplayıp, kurutulmuş yiyecek tüketiyorlardı. Felaket; 10 bin sene önce taş devri bitip yerleşik döneme geçince başladı. Avcılık bitip çiftçilik dönemine geçince tahıl ve şeker ile tanıştılar. 200 yıl önce Endüstri devrimi ile birlikte de rafine şeker hayatlarına girdi. Çok önemli hastalıkların da temeli o yıllarda atıldı.
Taş Devri Diyeti’nde söylenen şudur; “istediğiniz kadar et istediğiniz kadar kolesterol ihtiva eden yiyecek yiyebilirsiniz.” Hastalara “taş devrindeki gibi beslenin” deme şansımız yok. Çünkü o dönemde insanlar et tüketip 30 kilometre yol yürüyordu. Ancak şöyle bir öneride bulunabiliriz: “Taş devrindeki gibi beslenelim ama ayda yalnızca iki kere.” İnsanlar “detoks” ifadesinden artık rahtsız oluyor. Ayda iki kez retoks yaparak biyodengenin sağlanması mümkün. Çünkü insanın biyolojik dengesi kolesterol ve protein üzerine kurulmuştur. Eğer bu denge yalnızca karbonhidrat ve sebze ile kurmaya çalışılırsa, bütün denge bozulmuş olur.
Hayatınızda “Retoks in”, “detoks out” olsun.
Bu yılki Kurban Bayramı retoks için bir vesile olsun ve hastalar kurban etinden aşırıya kaçmamak kaydı ile yesinler. Ayda iki kez de canları ne istiyorsa yiyebilirler. Bunlar; Adana kebap, paça çorbası, işkembe çorbası olabilir. Biz bunun ismini koyalım. Çünkü insanlar zaten bunu kaçamak olarak yapıyorlar böylece bunu bir disiplin altına almış oluruz. Böylece her gün düzensiz bir şekilde suçluluk duygusu hissederek değil, düzenli ve suçluluk hissetmeden ayda iki kez yemeleri mümkün olacaktır. Yumurta da yasaklanmış bir gıdaydı. Ancak insanlar haftada bir-iki kez gönül rahatlığı ile yiyebiliyorlar artık.
Felaket, insanların karbonhidratlarla tanıştığı dönemde başladı. Vücut insülin hormonu salgılayama başladı. Karbonhidrat alımı ortaya insülin çıkmasına neden oldu. İnsülin vücutta serbest olarak dolaşmaya başladı. İnsülin reseptörleri bloke olmaya ve sürekli insülin salgılanmaya başladığı için damar sertliği sorunu oluştu. İnsanların kendi içinde üretilen bir hormon aynı adrenalin gibi vücuda özellikle de kalp damarlarına zarar vermeye başladı. Heyecan ve kişilik yapısı yavaşlatılarak adrenalin kontrol altına alınabilir. İnsülinin ise kontrol altına alabilmenin yolu karbonhidratları ve şekeri sıfıra indirmektir. Vücuttaki kolesterolü yükselten bunlar değildir. kolesterolü yükselten, karbonhidratlar ve şekerdir. Çünkü karbonhidrat direkt tligriserid olarak depoya gitmektedir. Ayrıca bunlar sayesinde salgılanan insülin de damar sertliğine neden olmaktadır.
İnsülin salgılatan yiyecekler kesinlikle kolesterolden daha tehlikelidir. İnsanlar diyet kola, diyet şeker kullanarak sağlıklı besleneceklerine inansa da bu doğru değildir. Bu tür diyet tatlandırıcılar vücut şeker gelmiş gibi kabul ettiği için insülin salgılar. İnsülin muhatap olacak şeker bulamadığı için o insanda hipoglisemi oluşur. Hipoglisemi açlık yaratır ve sürekli yeme ihtiyacı ortaya çıkar.
Çağımızın en büyük felaketi mısır şurubundan elde edilen şekerdir. Dışarıda yapılan hamur işi tatlıların büyük bir kısmı mısır şurubundan elde edilen şeker ile yapılmaktadır. Bu hem daha ağır olduğu için ticari hem daha fazla tatlandırıcı içerdiği için tercih edilmektedir. Bayram boyunca hastaların en çok dikkat etmesi gereken nokta, dışarıdan ticari olarak tatlandırılmış hamur işi tatlıları kesinlikle tüketmemeleridir. İnsanların hayatlarından, dışarıda ticari olarak imal edilen tatlıları çıkarmaları çok önemlidir. Mısır şurubu için Amerika’da kullanılan kota % 2.5 -3’ken, Türkiye’de bu oran % 30’a çıkarılmıştır. Tabi ki bu kontrol edilemeyecek düzeye çıkmış durumdadır. Evde pancar şekeri kullanarak yapılan az şekerli tatlılar tercih edildiğinde şeker ihtiyacı ortadan kalkacaktır.
12.11.2010 - 2984
|