Arslan, Alcon Farkındalık Projesi kapsamında, 10 Ekim Dünya Görme Günü dolayısıyla bir otelde düzenlenen basın toplantısında katarakt ve tedavi seçeneklerine ilişkin bilgi verdi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde görme kusuru olan kişi sayısının 284 milyon olduğunu ifade eden Arslan, bunların 39 milyonunun ya çok az görebildiğini ya da tamamen karanlık içinde bulunduğunu söyledi.
Arslan, mevcut körlüklerin yüzde 80'inin tedavi edilebilir olduğunun altını çizerek, "Aslında körlükle mücadele etmek mümkün. Görme kusurlarının yüzde 90'ı gelişmekte olan ülkelerde. Bu veri, birçok şeyin olanaksızlıktan kaynaklandığını gösteriyor. Görme kusurlarının yüzde 65'i, elli yaş üzerindekilerde görülüyor." diye konuştu.
Dünyada tedavi edilebilir körlük sebeplerinin yaklaşık yarısını, halk arasında "göze perde inmesi" olarak bilinen kataraktın oluşturduğunu belirten Arslan, kataraktın, göz merceğinin bulanıklaşarak daha az ışık geçirmesi ile oluştuğunu aktardı.
Arslan, "Göz bebeğinin arkasında bulunan ve görmeyi sağlayan doğal göz merceğinden kaynaklı hastalıklar içinde en sık katarakt görülüyor. Katarakt, dünyada önlenebilir körlük nedenleri arasında birinci sırada." dedi.
"İlaçla tedavi şu an için yok"
Katarakt sorununun ilaç veya gözlükle tedavi edilemediğini ve hastalığın ilerlemesinin durdurulmasının da mümkün olmadığını dile getiren Arslan, katarakt için tek tedavi yolunun cerrahi olduğuna değindi.
Arslan, tedaviye ilişkin şu bilgileri verdi:
"Günümüzde 'Fakoemülsifikasyon (FAKO)' adı verilen rutin cerrahi teknikle bulanıklaşan mercek, ultrasonik titreşimlerle küçük parçalara ayrılarak aynı anda emiliyor. Ardından merceğin çevresindeki zarın içine yapay göz içi lens yerleştiriliyor. Hastaların ihtiyaçlarına bağlı olarak tek odaklı ve çok odaklı lens seçenekleri bulunuyor.
Katarakt teşhisi konulanların yüzde 40'ında astigmatik kırma kusuru da bulunuyor. Torik göz içi lens ile kataraktla birlikte astigmat da ortadan kaldırılabiliyor. Katarakt ameliyatı olanların yaklaşık yüzde 38'i, ameliyat sonrası kalan astigmat nedeniyle gözlük takmak zorunda kalıyor. Bu hem sağlık, hem de ekonomik açıdan büyük bir kayıp yaratıyor."
"Her iki göz kusurundan kurtulabilen hasta oranı yüzde 3"
Prof. Dr. Arslan, astigmatı da olan katarakt hastalarının sadece yüzde 3'ünün tek operasyonla her iki göz kusurundan da kurtulma şansı yakalayabildiğini ifade ederek, "Türkiye'de her iki göz kusuruna da sahip hastaların sadece yüzde 3'ünün bu tedavi yöntemine ulaşabildiği biliniyor." ifadelerini kullandı.
Torik göz içi lens kullanılmayan hastaların bir başka operasyon daha geçirmek veya ömrü boyunca gözlük kullanmak zorunda kaldığını aktaran Arslan, şu bilgileri verdi:
"Türkiye'de geçen yıl 465 bin katarakt operasyonu gerçekleşti. Astigmatı da bulunan 176 bin 700 operasyondan sadece 6 bininde torik göz içi lens kullanıldı. Her iki göz kusurundan kurtulabilen hasta oranı yüzde 3'lerde kaldı. Türkiye'de son on yılda katarakt hastalarının ameliyat edilme oranları yaklaşık on kat artışla 465 bin seviyelerine ulaştı."
"Göz ovalamaktan kaçınılmalı"
Ameliyat sonrasında dikkat edilmesi gerekenler hakkında da uyarılarda bulunan Arslan, sigarının çok önemli bir etken olduğuna dikkati çekti.
Arslan, sigarının olumsuz etkilemediği bir organ bulunmadığını vurgulayarak, "Çünkü, sigaranın içindeki nikotin, vücudun sinir sisteminde birbirine iletiyi gönderdiği yerleri kötü bir şekilde bozuyor. Kanserojen etkisi ve sistemi dejenere etkisi de yüksek. Sigaranın katarakt ameliyatı sonrasında kesinlikle kullanılmaması gerekli. Bir önemli faktör travmadan kaçınmaktır. Katarakt ameliyatından sonra gözün ovalanmasından kaçınılmalı. Çünkü, gözün içine yumuşak da olsa sıvı olmayan bir aygıt takılıyor. Ovmak zarar verebiliyor. Hatta ameliyat olmayan sağlıklı kişilerde bile gözlerin ovalanmasından kaçınılmalı. Çünkü, basınç göze zarar verebilir." uyarısında bulundu.
8.10.2019 - 41273
|