Şeker hastalığı(Diabetes mellitus), şişmanlık (obezite), insülin direnci, guatr ve diğer tiroid hastalıkları, kemik hastalıkları, hipertansiyon, kan yağı bozuklukları ve daha birçok hormonal hastalık bu başlık altında incelenmekte ve tedavi edilmektedir.
İnsülin Direnci: Vücutta insülin yeteri kadar yapılıyor ancak gerektiği gibi kullanılamıyorsa buna insülin direnci denmektedir. İnsülin pankreas tarafından üretilen ve vücudun glukozu enerji olarak kullanmasına yardım eden bir hormondur.
Glukoz vücudun ana enerji akynağı olan bir şeker çeşididir. İnsülin direnci olduğunda kas, yağ ve karaciğer hücreleri insüline cevap vermez ve bunun sonucu olarak vücut glukozun hücreye girmesini sağlamak için daha fazla insülin üretir. İnsülin direncinin kendisi kişide herhangi bir şikayete yol açmaz ancak kan tetkikleri yapıldığı zaman tanı konur ancak devam eden insülin direnci zaman içerisinde başka faktörlerin de eklenmesi ile şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları ve hatta kadınlarda kısırlık gelişimi birçok soruna yol açabilen bir durumdur.
Diabetes Mellitus (Şeker hastalığı, diyabet): Diyabet kan glukoz seviyesinin yükseldiği bir hastalıktır. Vücutta kas, karaciğer ve yağ dokusu insülin hormonuna yeteri kadar cevap vermezse (insülin direnci) ve pankreastan bu direnci yenecek kadar insülin yapılamazsa tip 2 diyabet gelişir. Yıllar içerisinde yüksek kan şekeri sinirlere ve kan damarlarına zarar verir ve kalp hastalığı, inme, körlük, böbrek yetmezliği, ayaklarda hissizlik ya da ağrı gibi sinir sorunları, dişeti iltihabı ve bacak kesilmeleri gibi komplikasyonlar gelişir. Diyabet körlük, böbrek yetmezliği ve ayak-bacak kesilmelerinin nedenleri arasında ilk sıralarda yer alır.
Ailede diyabet olması ve fazla kilolu olmak diyabet açısından ciddi risk faktörleridir. Düzensiz ve dengesiz beslenme ve hareketsizlik nedeniyle sıklığı giderek artan obezite (şişmanlık) diyabet sıklığını da artırmaktadır. Yaklaşık 10 yıl içerisinde ülkemizde diyabet sıklığı erişkin yaş grubunda % 7’den % 12’ye çıkmıştır. Bu durumda ülkemizdeki diyabetik birey sayısı yaklaşık 4,5 milyon civarında olarak tahmin edilmektedir. Diyabet geliştikten sonra geriye döndürülmesi mümkün olmamakta ancak çeşitli tedavilerle kan şekeri kontrol altında tutulmaktadır.
Günümüzde en çok üzerinde durduğumuz konu diyabetin engellenmesidir. Beslenme tedavisi ve egzersiz programlarıyla sağlanan ılımlı bir kilo kaybı (% 5 ila 7) bile diyabet gelişimini ciddi olarak engellemektedir. Haftada 5 gün yaklaşık 30 dakika egzersiz ve yağ ve kalori alımının azaltılması diyabeti engellemede en etkili yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tiroid hastalıkları: Tiroid bezi boynun ön bölgesinde bulunan bir içsalgı bezidir. Esas olarak T3 ve T4 olarak bilinen tiroid hormonlarını yapar. Bu hormonlar metabolizmayı, beyin gelişimini, solunumu, kalp ve damarları, sinir sistemini, vücut ısısını, kas gücünü, cilt nemini, kadınlarda adet düzenini, kiloyu, kolesterol seviyesini ve daha birçok vücut işlevini düzenler.
Tiroid hormon salgısı TSH denilen başka bir hormon tarafından düzenlenir. Tiroid bezinin büyümesine guatr denir. Ülkemizde nodüler guatr oldukça sık görülmektedir. Erişkinlerde nerede ise her 3 kişiden birinde tiroid bezinde nodül bulunmaktadır.
Bu durumdan esas olarak iyot eksikliği sorumlu tutulmaktadır. İyot eksikliği ülkemizde son 10 yılda büyük oranda kontrol altına alınmış olmakla birlikte halen birçok bölgemizde bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tiroid bezinin az hormon üretmesine hipotiroidi denmektedir ve bu durum en sık iyot eksikliği ve Hashimoto tiroditi sonucunda görülmektedir. Hashimoto tiroiditi kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Hipotiroidide tüm vücut işlevleri yavaşlamakta ve kilo alımı, soğuğa tahammülsüzlük-çok üşüme, halsizlik gibi birçok şikayet gelişmektedir.
Tiroid bezinin fazla hormon üretmesi ise hipertiroidi olarak bilinmektedir. Hipertiroidi birçok nedenle karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda vücut işlevleri hızlanmakta ve kişide kilo kaybı, çarpıntı, titreme, çabuk yorulma, kalp ritim düzensizlikleri, sıcağa tahammülsüzlük ve terleme gibi şikayetler görülmektedir.
Prof. Dr. Sevim Güllü
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı
11.10.2010 - 2500
|