Halk arasında 'Sarı Nokta Hastalığı' olarak bilinen ve tıbbi müdahale edilmediği takdirde ciddi görme bozukluklarına yol açan göz rahatsızlığında umut verici bir tedavi yöntemi kullanılıyor.
Özel Lokman Hekim Sincan Hastanesi Göz Kliniği'nden Yrd. Doç Dr. Sadık Kavaklı, gözde bozuk yeni damarlanmaları yavaşlatan ve durduran 'anti-VEGF grubu ilaçlarla tedavi yönteminin' 2008 yılından itibaren Yaygın olarak kullanıldığını söyledi.
Yrd. Doç Dr. Kavaklı, bu ilaçların toplardamardan uygulanması halinde göz içinde etkili seviyeye ulaşamadığını, bu nedenle ilaçların doğrudan göz içine uygulanması gerektiğini belirtti. Kavaklı, işlemin 1.5 ay aralıklarla üç defa uygulandığını ve sonrasındaki takiplerde gerekirse uygulamanın tekrarının yapıldığını kaydetti.
Görme olayının başladığı retinanın gözün en iç tabakası olduğunu belirten Özel Lokman Hekim Sincan Hastanesi Göz Kliniği'nden Yrd. Doç Dr. Sadık Kavaklı, oldukça özelleşmiş bir sinir tabakası olan retinanın olmazsa olmaz fonksiyonlara sahip alt katmanları ve göz içindeki konumuna uyan farklı bölümleri bulunduğuna dikkati çekti.
Retinada renkli ve net görmeyi sağlayan bölümün, göz bebeğinin tam karşısında (arka kutup) konumlanmış birkaç milimetre boyutlarındaki 'Maküla' bölgesi olduğunu ifade eden Kavaklı, gözde 'Sarı Nokta' hastalığının oluşumunu şöyle anlattı. "Retinanın arka kutbunu etkilemeyen hastalıklar çoğunlukla farkedilmez ya da önemsiz kabul edilir. Buna karşılık 50 yaş üzerindeki en önemli görme kaybı nedeni olan, sarı nokta hastalığı olarak da bilinen yaşa bağlı makula hastalıkları en basit şekillerinde bile fonksiyonel görmeyi etkilediği için özel bir öneme sahiptir.
Retina, en az kendisi kadar özelleşmiş görevi olan tek sıralı hücre tabakası (retina pigment epiteli) ile damar tabakadan ve vücudun diğer bölümlerinden ayrılır.
Pigment epitel tabakası, retinanın izolasyonu, gelişimi, uygun şekilde çalışabilmesi, beslenmesi ve artık ürünlerin atılmasında önemli rolü olan, kök hücre özelliği de taşıyan bir yapıdır. Yaşlanmanın retinada oluşturduğu ana etki, pigment epitel tabakasının faaliyetlerinde yavaşlama ile kendini gösterir. Retina pigment epiteli, atıkların uzaklaştırılmasında yetersiz kaldığında arka kutupta hücresel atıklar birikmeye başlar. Bu birikimler zamanla artarak üzerindeki sinir tabakasının hasarına ve görme keskinliğinde düşmeye yol açarlar. Retina pigment epitelinin yaşlanmasıyla oluşan görme azalması, 'Sarı Nokta Hastalığı' olarak adlandırılır. Sarı nokta hastalığının seyirleri kişiden kişiye çok farklı şekillerde olabilmektedir. Irk ve kalıtımla yakın ilgisi vardır. Hastalığın temel olarak iki tipi vardır.
'Kuru tip' denilen durumda retina altında biriken maddeler zamanla hücre hasarına yol açarak görme merkezinde atrofiye (kuruma) neden olur. Çoğunlukla görme merkezi dışından başlayıp yıllar süren yavaş bir seyirle görme merkezini de etkileyerek görme keskinliğini azaltır. Göz tomografisi (OCT) ile klinik ayrıcı tanı ve takip yapılır. Retina içi damarlar, vücudun çoğu bölgesindeki damar yapısından ayrı özelliklere sahiptir. Diğer damarlar elek benzeri gözenekli yapıda iken retina içi damarlar, iç yüzeyindeki özel hücrelerin katkısıyla sızdırmaz özelliğe kavuşmuştur.
'Yaş tip sarı nokta hastalığı', retina altındaki damar tabakadan etkilenen bölgeye yeni damar yapılarının ilerlemesiyle oluşur. Bu yeni damarlar normal olmayıp, ince duvarlı, zayıf, kolaylıkla sızdıran ve kanayabilen özelliktedir. Kanama ve sızıntılar görme keskinliğini birkaç gün ya da birkaç hafta içinde azaltır. Bu ikinci tip sarı nokta hastalığını erken evrede yakalamak fonksiyonel görmenin devamında hayati öneme sahiptir. Bunun için öncelikle olaydan etkilenen kişinin erken dönemde göz hekimine müracaat etmesi gereklidir. Kareli kağıt (Amsler grid) testi, yaş tip sarı nokta hastalığının anlamlı görme azalmasına neden olmadan önce yakalanmasında kullanılan oldukça basit ve kullanışlı bir testtir. Bozuk damarlanmanın seviyesinin tespiti için göz anjiosu (FFA, ICG) ve göz tomografisi (OCT) yapılır. "
Risk Faktörleri Nelerdir?
- İlerleyen yaş. 60 yaşından sonra her 10 yılda bir, risk ikiye katlanarak artar.
- Sigara içilmesi. Günlük içilen sigara sayısı ve toplam içme süresine bağlı olarak sarı nokta hastalığı gelişme riski artar.
- Şişmanlık riski arttırır.
- Güneş ışığında etkilenme, cilt rengini açık olmasıyla birlikte riski arttırır.
- Beslenme faktörleri etkilidir.
- Genetik yatkınlık önemlidir.
- Kalp - damar hastalığı sarı nokta hastalığı riskini arttırır.
Kuru tip yavaş seyirli olup aylar, yıllar içinde hafif ve orta derecede görme kaybına yol açar.
Yaş tip sarı nokta hastalığının seyri hızlıdır ve sarı nokta hastalığındaki ağır görme kaybının % 85 nedenini oluşturur. Görme merkezinde kanamalar, yağ birikimi yaparak geri dönüşümsüz hasara yol açar. Tedavisiz hastaların % 60'ında bir buçuk yılda ağır görme kaybı oluşur.
Nasıl Tedavi Edilir?
Yrd. Doç Dr. Kavaklı, kuru tipte, erken dönemde hastalığın seyrini geciktiren ya da önleyen, etkisi kanıtlanmış bir tedavi şekli olmadığını, orta ve ileri dönemde antioksidan ve vitamin desteğinin etkisinin olduğunun düşünüldüğünü vurguladı.
Yaş tipte ise yeni oluşan damarların yerine göre önerilen tedavi şeklinin değiştiğini ifade eden Kavaklı, şunları söyledi: "Eğer yeni damarlanma görme merkezine uzak ise 'argon lazer' uygulaması en etkili yöntemdir. Ancak % 95'e varan çoğunlukla görülen klinik şekil bu tedaviye uygun değildir. Yeni damarlanma görme merkezine çok yakın veya görme merkezi altında olduğunda, argon lazer uygulaması görmeyi ciddi oranda düşüreceği için tıbbi tedavi tercih edilir. Sarı nokta hastalığında umut ışığı olarak gördüğümüz bu yeni ve asıl tedavi şekli bu tıbbi tedavidir ve 2008 yılından sonra Yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır.
Bozuk yeni damarlanmayı durduran ve yavaşlatan anti-VEGF grubu ilaçlar (temel olarak Avastin) kullanılır. Bu ilaçların toplardamardan uygulanması halinde göz içinde etkili seviyeye ulaşamadığından ilaçların doğrudan göz içine uygulanması gerekmektedir.
Ameliyathane şartlarında göz damlalarla uyuşturularak en ince insulin enjektörü ile 0.04-0.1 cc ilaç göz içi boşluğa verilir. Bu uygulama için kişinin gözlerinde çapaklanmanın olmaması şarttır. İşlem öncesi ve sonrasında antibiyotikli damlalar kullanılır. Dışarıdan göz içine yabancı madde verilmesi nedeniyle çok nadiren (% 0.5) göz mikrop kapabilir. İşlemin 1,5 ay aralıklarla 3 defa uygulanması ve sonrasındaki takiplerde gerekirse uygulamanın tekrarı yapılır. Hastalığın takibi de göz anjiosu ve göz tomografisi ile olur. " 17.02.2011 14:20[2542045
17.2.2011 - 5258
|