Kuzey Karolina Üniversitesi Araştırma Enstitüsü, gelişmekte olan bireysel beslenme alanında öncüdür.
|
|
|
|
|
|
Nutrigenomik olarak bilinen alanda genler ve beslenme arasındaki bağlantıyı araştıran Kuzey Karolina Üniversitesi Araştırma Enstitüsü, gelişmekte olan bireysel beslenme alanında öncüdür. Bu, nispeten yeni bir bilim dalı ancak erken gelen haberler oldukça ilgi çekici.
Örneğin fareler üzerinde yapılan bir araştırma, bazı kişilerdeki bir gen dizisini aşırı etkinleştiren bir bağlayıcı proteinin kolesterol ve diğer yağların sentezi ve alımında rol oynadığını gösterdi. Bu da insülin direnci, yüksek trigliserid, ve kandaki toksinleri arındırma görevini engelleyen karaciğer yağlanmasına neden olabilir. Benzer genetik bozukluğu olan insanlar aynı şekilde yağlara karşı duyarlı olabilir ve yediklerini buna göre ayarlamaları gerekebilir. Farelerde yapılan bir diğer araştırmada ise özellikle yüksek LDL (kötü kolesterol) riskinin artmasına neden olabilecek bir gen farklılığı keşfedildi. Fakat yine başka bir araştırma, kişilerin etin yüksek sıcaklıklarda fazla pişirilmesiyle oluşan kanserojenlere karşı hassaslığında rol oynayan bir gen farklılığı kaydetti.
Bunlar ve diğer nutrigenomik araştırmalara klinik uygulamalar yapılması için çok erken ama doktorunuz en azından hastalıkları önlemek amacıyla tuz, kolesterol ve diğer maddelere karşı duyarlı olan kişilerde bunların alımını dengeleyebilir. Bu noktada ise oyuna gıda alerjileri dahil oluyor. Örneğin gluten ve sütü işleyemeyen laktoz intoleranslı (laktoza karşı duyarlı) bir kimseye buğdaydan yapılmış bir tahıl ürünü (kahvaltılık gevrek, müsli vb) öneremezsiniz. Ancak bu besinleri hayatınızdan çıkarıp daha da kötüsüyle örneğin abur cuburla yer değiştirmek de bir işe yaramaz.
Bunun yerine tohumları yenen quinoa ve chia gibi glutensiz tam tahılları deneyebilir veya yoğurt, kefir ve taze süt ürünlerinden daha az laktoz içeren (üretimlerinde kullanılan bakeri laktozun bir kısmını sindirdiği için sizin sindirmenize gerek kalmadığından) diğer mayalı süt ürünlerini de tüketebilirsiniz. Peynir ne kadar yaşlıysa o kadar az laktoz içerir. (İki sene yıllandırılmış sert bir çedar peyniri neredeyse hiç laktoz içermez.) Önümüzdeki geniş besin yelpazesi, biraz özenle birlikte, neredeyse herkesin beslenme ihtiyacını karşılanabildiği anlamına geliyor.
2.2.2012 1 - 10660
|
Prof.Dr. Mehmet Öz |