Kafein gündelik hayatın içerisinde besinler aracılığıyla alınabilen maddelerin başında geliyor. Kahve, çikolata, enerji içeceği ve kola gibi yiyecek ve içeceklerdeki kafeinin bünyenizi ele geçirmemesi için birtakım önlemler almanız gerekebilir. Kafein, ruh hali ve davranışlar üzerinde etkili olan "psikoaktif" olarak adlandırılan maddelerden birisi. Bu nedenle bu maddenin düzenli kullanımı ileride bağımlılığa neden olabiliyor. Keyif ve enerji vermesi ile de çay, kahve, kola ve çikolata tüketiminin artmasına yol açıyor. Uzmanlar günlük kafein alım miktarının 100 miligramı geçmemesini öneriyor. Bu miktarın üzerindeki alımlarda vücut o maddeye bağımlı olabilir ve organizma tolerans kazanabilir. Kafein de bu durumun oluşmasına oldukça müsait bir maddedir. Günlük hayatında düzenli olarak 400-500 miligram kafein alan bir kişi, eğer 100-200 miligram kafein almak durumunda kalırsa, çeşitli yoksunluk belirtileri gösterebilir. Bu belirtiler şunlardır: -- Yorgunluk ve halsizlik -- Esneme, sersemlik ve sürekli uyuma isteği -- Konsantrasyon eksikliği -- Üzüntü, endişe ve sinirlilik hali -- Hafızada ve zihinsel faaliyetlerde yavaşlama Bu belirtileri günlük olarak aldığınız kafein miktarına göre gözlemliyorsanız kafein bağımlısı olabilirsiniz. Günlük hayatı olumsuz yönde etkileyen bu durumla başa çıkabilmek için günlük kafein alımını belirli bir düzende azaltmanız gerekiyor. Ancak bu belirtiler, kafeini bırakma veya azaltma sürecinde de kendisini gösteriyor. Kafein yoksunluğunda çalışma hayatınız aksıyor, sosyal hayatınız olumsuz etkileniyor ve kendinizi sürekli hasta gibi hissediyorsanız zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmanız gerekebilir. Kafein bağımlılığına yakalanmamak için günde 5 fincandan fazla kahve veya çay tüketmemeniz öneriliyor. Bunun yanı sıra çikolata ve enerji içeceklerinin 100 miligramdan fazla alınmaması da önemli bir nokta. Kafein bağımlığından kurtulma sürecinde en büyük yardımcı ise spor yapmak. Spor yapmak aynı zamanda beyindeki serotonin hormonunu da harekete geçirdiği için kafein eksikliğinden meydana gelebilecek depresyon ve kaygı bozukluğunun da önüne geçiyor.
8.2.2017 1 - 25707
|