Bel fıtığı da, boyun fıtığı da insanlarımızın kabusu haline gelmiş durumda. Birçok kişi bel fıtığım var, boyun fıtığım var; felç olacağım, büyük abdestimi ve küçük abdestimi tutamayacağım, tekerlekli sandalyeye düşeceğim korkusunda.
Erkekler iktidarımı kaybedeceğim korkusu içinde ve panik halinde bir takım yanlış uygulamaların kurbanı oluyorlar.
Dikkat ederseniz bu söylemler köylerde ve kasabalarda çok dile getirilmez. Çünkü birçok insan bel fıtığı ve boyun fıtığının var olduğunu bilmeden yaşar. Ancak çok dayanılmaz ağrıları olduğu takdirde doktora müracat ederler. Çoğu “siyatiğim var” der.
Siz hiç “siyatiğim var” deyip de siyatikli bacağından felç olan kimseye rastladınız mı? Siz hiç “bel fıtığım var” deyip de iktidarını kaybeden kimseye rastladınız mı? Siz hiç “boyun fıtığım ve bel fıtığım var” deyip de büyük abdestini ve idrarını kaçırana rastladınız mı? Siz hiç tekerlekli sandalyede olup da “ben bel veya boyun fıtığından bu hale düştüm” diyene rastladınız mı?
Gelişen ülkemizde safsataları ve boş lafları bırakıp bunları sorgulamayı özellikle istiyorum. Komşunuzun tavsiyesi ile gidip apandisit ameliyatı yaptırıyor musunuz? Midenizde ekşime veya yanma var diye yine tavsiye ile gidip mide ameliyatı yaptırıyor musunuz?
Dişinizi bile artık komşu tavsiyeleri ile çektirmiyorsunuz. Acaba bir tedavisi var mı diye araştırıyorsunuz. Belki estetik ameliyatlarınızı tavsiyelerle yaptırabilirsiniz. Onu da iyi bir plastik cerrah bulursanız yaptırıyorsunuz.
Hatırlayın eskiden mide ve on iki parmak bağırsağı ülserlerinin bir çoğu ameliyat edilirdi. Şimdi kanser olmadıktan sonra etrafınızda “mide ameliyatı yaptırdım” diyen kaç kişiye rastlıyorsunuz? Neden? Çünkü şimdi artık mide ve on iki parmak bağırsağı ülseri tedavi edilebiliyor.
Burada bel fıtığı ve boyun fıtığı olanlar iyi düşünsünler, sorsunlar ve soruştursunlar. Bilimsel tedavilerin dışına çıkmasınlar. Çünkü bilimsel ve aklı başında yapılan tedavilerden zarar gelmez. Sadece ağrıdan dolayı da paniğe kapılıp yanlış işler yapmasınlar.
Her zaman söylüyorum yine söyleyeceğim; ağrı sizi korkutmasın. Ağrı, o çok mükemmel olan vücudunuzun yalan söylemeyen dilidir. O dili de hemen koparmanın yanlışlarını defalarca yazdım. O müthiş sinyalin sizi korumaya yönelik olduğunu hep söyledim. Çok şiddetli olan ağrılar hariç, o sinyalin vücudunuzu hangi tehlikelerden ve yanlışlardan koruduğunu yine hatırlatmak istiyorum.
Şunu da unutmayın, bel fıtığı insan vücudunda 59 hastalıkla karıştırılabiliyor. Bu da benim İstanbul Üniversitesi’nde yaptığım bir çalışma...
37 - 38 yıllık hekimim ve bunun 30 yılında özellikle bel fıtığı ve boyun fıtığının tespiti ve tedavisi ile uğraştım. Hastalardan ne felç olana ne de tekerlekli sandalyeye düşene rastladım. Fakat yanlış uygulamalar sonucu bu sorunları yaşayanları da çok sık gördüm ve görmekteyim.Ciddi yapılan ve hastanın sorunlarına yönelik uygulanan fizik tedavi ve rehabilitasyon programları ile tedavi mümkündür.
Genellikle hastanın boynunda ve bir kolunda şiddetli ağrı vardır. Ayrıca o koldaki uyuşma ve şiddetli ağrıdan da söz edilebilir. Bazı hastalar sorun yaşayan kolda 1., 2. ve 3. parmaklarında uyuşukluktan bahseder, bazıları ise 4. ve 5. parmaktaki uyuşukluk ve güçsüzlükten. Bazıları da tüm parmaklarında uyuşukluk olduğunu söylerler.
Yalnız burada el bileğinde oluşan bası sonucu (Carpal Tunnel) meydana gelen sorunları birbirine karıştırmamak lazım.
Hasta kolunda zayıflama olduğunu fark edebilir de fark etmeyebilir de. Bu yapılacak ciddi bir nörolojik muayene ile tespit edilir. Özellikle nörolojik kusur var mı diye bakılır ve bunun derecesi saptanır. Şayet nörolojik kusur varsa tedavinin hemen başında bu kusurlara yönelik uygulamalara başlanır. Bunlar da rehabilitasyon programlarıdır. Hasta başparmağı ile diğer parmaklarını birleştirebiliyor mu, birleştirebiliyorsa gücü ne kadar?
Burada kayıp varsa tedavinin başında bu güçlendirme egzersizleri ile yapılması gereken uygulamalardır. Ayrıca üst ekstremitelerde patolojik refleksler var mı? İlk dikkat edilmesi gereken, hastada spastisite gelişip gelişmediğidir. Şayet gelişmişse bu spastisiteye yönelik uygulamalar başlatılır. Kas gücü kayıpları (atrofi) var ise onun da tespit edilip güç kaybına yönelik tedavi programları devreye sokulur.
Tüm bunlar yapıldıktan sonra hastada düzelmeye doğru bir gidiş görülmezse bu hasta cerrahiye yönlendirilir. Bunun oranı da yüzde 1’dir. Yani 100 hastadan 1’inde cerrahi gereksinim duyulur.
Dr. Eser Alptekin
14.12.2010 - 3629
|